Boşanma Hukuku Nedir?
Türk medeni hukukunda boşanma, eşler hayattayken kanunda
öngörülmüş olan bir sebebe dayanarak, birinin açacağı dava
sonucunda evlilik birliğine hakim kararı ile son
verilmesidir. Boşanma hukuku kapsamında boşanma davalarında
görülebilecek olan aşağıdaki hukuki meseleler girer:
. Velayet
. Nafaka
. Maddi manevi tazminat
. Mal paylaşımı
. Ziynet alacağı
. Mehir alacağı
. Çocukla kişisel ilişki
Boşanma Hangi Kanuna Tabidir?
Medeni Kanun, Türk Hukuku’nda ilk olarak 17 Şubat 1926
tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi adıyla kabul
edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’un hazırlanmasında
demokratik olması, kadın-erkek eşitliğine dayanması, laik
bir anlayışla düzenlenmesi gibi sebeplerle İsviçre Medeni
Kanunu kaynak olarak alınmıştır.
1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren 4721 sayılı yasayla 743
sayılı Kanun kaldırılmış ve günümüzde yürürlükte bulunan
Türk Medeni Kanunu kabul edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu beş kitaptan oluşmaktadır.
II. Kitap “Aile Hukuku” başlığını taşımakta ve 161 vd.
maddelerinde boşanma hukuku düzenlemeleri içermektedir. Türk
Hukuku’nda boşanma davalarında, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu hükümleri uygulanmaktadır.
Boşanma Hangi Hukuk Sistemlerine
Ayrılır?
Boşanma hukuku, devletlerin hukuk politikası çerçevesinde
farklı düzenlemeleri ile önümüze çıkmaktadır. Boşanma
sistemleri “boşanmayı reddeden sistemler” ve “boşanmayı
kabul eden sistemler” olarak ikiye ayrılmaktadır.
Boşanmayı reddeden sistemlerde evliliğin sonsuzluğu görüşü
benimsenmiştir ve boşanma yasağı söz konusudur. 10.
yüzyıldan itibaren Katolik Kilise Hukuku tarafından
benimsenmiştir günümüzde etkisi az olsa da sürmektedir. Bu
sisteme göre evlilik, feshi imkansız bir sözleşmedir.
Boşanmayı kabul eden sistemler ise üçe ayrılmaktadır:
Serbest boşanma sistemi, mahkeme kararıyla boşanma sistemi,
idari işlemle boşanma sistemi.
Serbest boşanma sistemi, doğal hukuk ilkesinin yansımasıdır.
Eşler, karşılıklı anlaşma ile veya birinin tek taraflı irade
açıklaması ile evliliklerini sonlandırmaktadır. Roma Hukuku,
Arap Hukuku, Cermen Hukuku bu sistemi benimsemiştir.
Mahkeme kararıyla boşanma sistemi, çağdaş hukuk anlayışının
getirisidir. Belirli sebeplere dayanarak hakim kararıyla
gerçekleşen boşanmanın öngörüldüğü sistemdir. 4721 sayılı
Türk Medeni Kanunu bu sistemi benimsemektedir.
İdari işlemle boşanma sistemi, boşanmanın mahkemeden bir
karar alınmasına ihtiyaç duyulmaksızın idari makamlarca
gerçekleştirilmesini öngörmektedir. Bu sisteme göre boşanma;
konsolosluk memurluğunda, noterlerde, belediye
başkanlıklarında, nüfus müdürlüklerinde, valiliklerde
gerçekleşmektedir.
Nafaka, kelime
anlamı itibari ile geçimlik, geçinmek için gerekli olan iaşe
şeklinde tanımlanabilir. Medeni Kanunda dört çeşit nafaka
düzenlenmiştir:
Tedbir Nafakası: Boşanma davası açılmadan önce veya
açıldıktan sonra herhangi bir eşin veya ergin olmayan
çocukların (18 yaşından küçük çocuklar) geçinmesini sağlamak
üzere hükmedilen nafaka türüdür.
İştirak Nafakası: Boşanma davası neticesinde çocuğun
velayeti kendisinde olmayan eş aleyhine çocuğun giderlerine
katılmasını sağlamak üzere hükmedilen nafakadır.
Yoksulluk Nafakası: Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi
nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine
hükmedilen nafakadır.
Yardım Nafakası: Yardım nafakasının boşanma davası veya
evlilik ile bir ilişkisi yoktur. Bir kimsenin, yardım
etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu
ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir.
Nafaka davasına bakmaya 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile
Mahkemesi görevllidir.
Tedbir Nafakası Davası
Medeni Kanun 169 ve 197 maddelerinde düzenlenen tedbir
nafakası boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra
olmak üzere iki şekilde talep edilebilir:
Boşanma Davası Açılmadan Önce Tedbir Nafakası
Herhangi bir boşanma ya da ayrılık talebi olmadan eşlerden
birisinin ayrı yaşamada haklı olduğunu ispatlaması koşulu
ile diğer eşten talep ettiği nafaka türüdür. Talep eden eş
haklı sebebe dayanarak ortak konutu terk etmiş olabileceği
gibi, (eşin uyuşturucu bağımlısı olması, şiddet uygulanması,
aldatma, diğer eşten habersiz evin bir bölümünü kiraya
verilmesi vs.) diğer eşin haklı bir sebep olmadan birlikte
yaşama iradesi göstermemesi (aile konutunun terk edilmesi
vs.) ayrı yaşamayı nafaka talep eden eş açısından haklı
kılar. Nafaka talep eden eş ayrı yaşamada haklı olduğunu her
türlü delil ile ispat edebilir.
TMK m. 197/2 “Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir
sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine
birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev
eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine
ilişkin önlemleri alır. “ hükmünü içermektedir. Bu şekilde
talep edilecek tedbir nafakası bağımsız bir dava şeklinde,
eşlerden birisinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesinde
açılabilir (TMK m.201). Bu şekilde talep edilecek tedbir
nafakası nispi harca tabi olup talep edilen yıllık nafaka
miktarı üzerinden alınır. Talep eden eşin yanında ergin
olmayan çocukları da kalıyorsa bu çocuklar için de tedbir
nafakası talep edebilir.
TMK m.200 “Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin
istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya
sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.” şeklindeki
düzenlemeyle koşulların değişmesi halinde tedbir nafakasının
değiştirilebileceğini ifade etmektedir. Bu durumda, tedbir
nafakasının ne şekilde değiştirileceği veya kadırılıp
kaldırılmayacağını değerlendirecek yetkili mahkeme tedbir
nafakasına hükmeden mahkemedir.
Boşanma Davası Açıldıktan Sonra
Tedbir Nafakası
Boşanma davası açıldıktan sonra eş veya ergin olmayan
çocukların geçinmesini sağlamak üzere tedbir nafakasına
hükmedilebilir. Eşlerden biri boşanma ya da ayrılık davası
açmakla taraflar ayrı yaşama hakkı elde ederler. Bunun
yanında davaya bakan hakim, Medeni Kanun m.169 “Boşanma veya
ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince
gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine,
eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve
korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” hükmü
gereğince gerekli önlemleri kendiliğinden alır.
Boşanma davası ile talep edilen tedbir nafakasına hem eş hem
de ergin olmayan çocuklar için hükmedilir. Tedbir nafakası
geçici bir tedbir olduğundan tarafların kusuruna bakılmaz.
Dava sürecinde tarafların maddi durumuna göre hakim hangi
taraf lehine tedbir nafakasına hükmedeceğine karar verir.
Boşanma davası açıldıktan sonra TMK 169 göre hakim bütün
önlemleri kendiliğinden almakla yükümlü olduğundan herhangi
bir talep olmadan da tedbir nafakasına hükmedebilir. Ancak
bir talep varsa talep ile bağlılık ilkesi gereğince talepten
fazlasına hükmedemez. Dava sürecinde şartların değişmesi
durumunda hakim re’sen ya da talep üzerine nafaka miktarını
arttırabilir ya da azaltabilir. Boşanma ile birlikte talep
edilen tedbir nafakası, boşanmanın fer’i niteliğinde
olduğundan herhangi bir harca tabi değildir. Mahkemece bu
şekilde kabul edilen tedbir nafakası boşanma davası
kesinleşene kadar devam eder. Boşanma davası kesinleştikten
sonra tedbir nafakası ya tamamen kalkar ya da yoksulluk ya
da iştirak nafakası şeklinde devam eder.
Tedbir Nafakası Ne Kadar Süreyle
Bağlanır
Boşanma davasından önce açılan tedbir nafakası davasında
hakim yeni bir karar verene kadar tedbir nafakası devam
eder.
Nafaka bağlanmasına yönelik verilen karar, koşulların
değişmesi durumunda ve eşlerden birinin açacağı uyarlama
davası üzerine ancak hakim tarafından miktarı arttırılıp
azaltılabilir ya da tedbir nafakası talep sebebi ortadan
kalkmış ise tedbir nafakası tamamen kaldırılabilir.
Tedbir nafakasında değişiklik yapma talepli uyarlama
davasında yetkili mahkeme ilk kararı veren Aile
Mahkemesidir. Koşullar değiştiğinde hakim, eşlerden birinin
istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya
sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır (TMK m.200).
Boşanma davasında hükmedilen tedbir nafakası, boşanma
davasında verilen karar kesinleşene kadar devam eder.
Boşanma davası süresince şartların değişmesi durumunda
taraflardan birinin talebi ile hakim nafaka miktarında
değişiklik yapabilir. Boşanma davası kesinleştikten sonra
tedbir nafakası ya tamamen kalkar ya da yoksulluk ve iştirak
nafakası şeklinde devam eder.
Uygulamada; mahkemeler tedbir nafakasına hükmedebilmek için
tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarının
sonucunu beklemektedir. Bu araştırma bazen 5-6 ayı
bulabilmektedir. Bu durum maddi anlamda diğer tarafa göre
zayıf olan tarafı mağdur etmektedir.
Tedbir Nafakası Nasıl Hesaplanır?
Tedbir nafakasının miktarını hakim takdir edecektir. Ancak
hakim bu takdir yetkisini kullanırken Medeni Kanunda
belirtilen kriterleri dikkate almak zorundadır. Hakim
eşlerin barınmasına, geçimine ve çocukların bakım ve
korunmasına sağlayacak şekilde tedbir nafakasına hükmetmesi
gerekir.
Tarafların iş hayatı, aldıkları ücret, sahip oldukları
malvarlıkları, çocukların yaşı ve eğitim durumları, ortak
konutun kirada olup olmaması, ortak konutu boşanma davası
süresince kimin kullanacağı, yeme, giyinme, barınma, sağlık,
ulaşım gibi ihtiyaçları nafaka borçlusunun mali gücü
oranında hakim belli miktarda nafakaya hükmeder.
Tedbir Nafakası Ödenmezse Ne Olur?
Tedbir Nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile
tahsili yoluna gidilebilir. Tedbir nafakası geçici tedbir
olup ilam hükmünde olmadığından ödenmemesi İcra İflas Kanunu
m.344’te nafakaya ilişkin mahkeme kararlarını yerine
getirmeme halinde, nafaka borçlusu aleyhine hükmedilen
disiplin hapsi cezası söz konusu değildir. Özetle, tedbir
nafakasının ödenmemesi halinde alacaklı sadece alacağı
tahsil etmek amacıyla nafaka borçlusu aleyhine icra takibi
yapabilecektir. Cezai anlamda bir sorumluluk
gerektirmeyecektir.
İştirak Nafakası Davası
İştirak nafakası, velayeti kendisine verilmeyen eş aleyhine,
ergin olmayan çocuk lehine herhangi bir talep olmaksızın da
hakim tarafından hükmedilen nafaka türüdür. Bu nafaka
türünde eşlerin kusur durumunun hiçbir önemi yoktur. Bu
nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi,
sağlık barınma, eğitim vs. giderlerine velayet kendisine
verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır.
(TMK m.182/2)
Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası adı altında
ödenmesine karar verilen nafakanın boşanma ya da ayrılık
kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası
şeklinde ödenmesine karar verilir.
İştirak nafakasını, fiili olarak çocuğa bakan eş, çocuğa
atanan kayyım ya da vasi ve ayırt etme gücüne (temyiz
kudretine) sahip çocuk talep edebilir. (TMK m.329)
İştirak Nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması,
evlenmesi ya da TMK m.12 göre mahkeme kararı ile ergin
kılınması sureti ile son bulur. (TMK m.328/1) Ancak çocuk
ergin olmasına rağmen eğitim hayatına devam ediyorsa eğitim
hayatı sonuna kadar iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.
(TMK m.182/2)
İştirak Nafakası Nasıl Hesaplanır?
Çocuk için ödenecek nafaka miktarı; çocuğun yaşı, eğitim
durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile
genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları
da gözetilmek suretiyle hakim tarafından MK m.4’teki
hususlar da dikkate alınarak takdir edilir. (TMK m. 330)
Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun varsa gelirleri de
göz önünde bulundurulur. İlköğrenim çağındaki çocuk için
kararlaştırılacak nafaka miktarı ile lise ya da üniversite
çağındaki çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı ya da
mali durumu daha iyi olan eşin yanında kalan çocuk için
kararlaştırılacak nafaka miktarı ile mali durumu daha kötü
olan eşin yanında kalan çocuk için kararlaştırılacak nafaka
miktarı aynı olmayacaktır.
Medeni Kanunun 182/3 maddesine göre hakim, tarafların
istekleri halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen
iştirak nafakasının ileriki yıllarda ne miktar
arttırılacağını da kararında belirtebilir. Hakim, iştirak
nafakasının, her yıl TEFE/TÜFE, DİE, Döviz Artış Kuru, Altın
Fiyatları endeksine göre arttırılacağını kararında belirtmek
sureti ile sonraki yıllarda ödenecek nafaka miktarını da
belirleyebilir. Hakim gelecek yıllarda ödenecek nafaka
miktarını belirlememiş olması ya da şartların değişmiş
olması durumunda nafaka alacaklısı ya da nafaka borçlusu
nafaka uyarlama davası açabilir. (Mesela nafaka borçlusunun
mali durumunun çok iyi hale gelmesi, çocuğun liseye,
üniversiteye başlaması vs.)
İştirak Nafakası Kaç Yaşına Kadar
Ödenir?
İştirak Nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması,
evlenmesi ya da TMK m.12 göre mahkeme kararı ile ergin
kılınması sureti ile son bulur. (TMK m.328/1) Ancak çocuk
ergin olmasına rağmen eğitim hayatına devam ediyorsa eğitim
hayatı sonuna kadar iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.
(TMK m.182/2)
İştirak Nafakası Hangi Hallerde ve Ne Zaman Kesilir?
İştirak Nafakası, nafaka borçlusunun ölmesi, çocuğun ergin
olduktan sonra eğitim hayatına devam etmemesi durumunda,
evlenmesi durumlarında kesilir.
İştirak Nafakası Ödenmezse Ne olur?
İştirak Nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile
tahsili yoluna gidilebilir. Kanun koyucu nafakanın tahsilini
kolaylaştırmak için bazı tedbirler ihdas etmiştir.
Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra
cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır.
Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul
mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış
parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir.
Nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz
konulabilir.
Nafaka alacağının tahsili için nafaka borçlusunun maaşına
haciz konulması durumunda aylık nafaka miktarının tamamı
maaştan kesilir.
Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık
nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan
kesilir.
Nafaka borçlusu, aylık nafaka bedelini ödememesi durumunda
nafaka alacaklısının şikayeti üzerine diğer şartların da
mevcut olması durumunda İİK 344. maddesine göre 3 aya kadar
tazyik hapsine mahkum edilecektir.
Yoksulluk Nafakası Davası
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (eş), diğer
taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile
yoksulluk nafakası talep edebilir. (TMK m.175/1)
Yoksulluk nafakası talep edebilmenin ilk şartı, boşanma
yüzünden yoksulluğa düşmüş olmaktır. Yargıtay, Yoksulluk
kavramını her somut olaya göre farklı değerlendirmiştir.
Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş
içtihatlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım,
kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için
zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde
geliri olmayanların yoksul olarak kabul edilmesi gerektiğini
değerlendirmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, somut olayın özelliğine göre
nafaka alacaklısının dul ve yetim, yaşlılık maaşı alması,
asgari ücret ile çalışması gibi durumlarında yoksulluğun
ortadan kalkmayacağını kabul etmektedir. Tarafların sosyal
ve mali durumları kişinin yoksulluğa düşüp düşmeyeceğini
belirlemektedir.
Tarafların eşit kusurlu olması ya da nafaka borçlusunun hiç
kusurunun olmaması durumunda bile hakim yoksulluk nafakasına
hükmeder. Yoksulluk nafakasına hakim re’sen karar veremez.
Nafaka alacaklısının mutlaka talep etmesi gerekir. Nihai
karar verilene kadar talep edilebilir.
Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Ancak,
Nafaka alacaklısının evlenmesi, Taraflardan birinin ölümü
durumunda kendiliğinden; yoksulluğun ortadan kalkması,
nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi
başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme
durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. (TMK m.176/2)
Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi
evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının
kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir. (TMK
m.178) Bağımsız bir dava şeklinde açılan bu dava nafaka
alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde açılır.
Medeni Kanunun m. 176/3 göre hakim, tarafların istekleri
halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın
ileriki yıllarda ne miktar arttırılacağını da kararında
belirtebilir. Hakim, yoksulluk nafakasının, her yıl
TEFE/TÜFE, DİE, Döviz Artış Kuru, Altın Fiyatları endeksine
göre arttırılacağını kararında belirtmek sureti ile sonraki
yıllarda ödenecek nafaka miktarını da belirlemiş olur.
Yargıtay içtihatlarında uyarlama davalarında hükmedilecek
yeni nafaka miktarının tarafların gelir ve giderlerinde
olağanüstü bir değişiklik olmamış olması durumunda TUİK
tarafından tespit edilen ÜFE artış oranını geçmemesi
gerektiği belirtilmiştir. Yoksulluk nafakası alabilmek için
evliliğin bir gün ya da bir saat bile sürmüş olması
yeterlidir.
Boşanma davasında lehine maddi ve manevi tazminata
hükmedilen eş için yoksulluk nafakasına da hükmedilebilir.
Yargıtay her iki kurumun hukuki nitelemesinin farklı
olduğunu, hükmedilen tazminat miktarına bakılmaksızın
şartları varsa yoksulluk nafakasına da hükmedilmesi
gerektiğini kabul etmektedir.
Nafaka şahsa bağlı bir haktır. Önceden vazgeçilmesi ya da
feragat edilmesi kesin hüküm oluşturmaz. Ayrı bir dava ile
talep edilebilir.
Yardım Nafakası Davası
Yardım nafakası, yoksulluğa düşecek alt soy, üst soy ve
kardeşlere talep halinde dava tarihinden itibaren bağlanan
nafaka türüdür. (TMK m.364)
Yargıtay HGK içtihatlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık,
ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını
geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları
karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul olarak kabul
edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yardım Nafakası mirastaki
sıra takip edilerek talep edilebilir. Nafaka alacaklısının
Alt Soydan nafaka talep etme hakkı var iken kardeşlerine bu
talep ile başvuramaz.
Yardım nafakasında yetkili mahkeme taraflardan birinin
yerleşim yeri mahkemesidir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar
verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve
ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara
bağlayabilir. (TMK 365/5)
Nafaka Alacaklarında Zamanaşımı Nedir?
Mahkeme ilamları ile ilam hükmündeki diğer kararlar son
işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar. Yani bu ilam dayanak alınarak işlem yapılamaz. (İİK
m.39/1 BK m. 146)
Nafakaya ilişkin ilamlar bu kuralın istisnasıdır. Yani,
nafaka alacağına dair bir mahkeme kararı üzerinden 10 yıl
geçse dahi, o mahkeme kararı geçerlidir. Ancak biriken
nafaka alacakları üzerinden 10 yıl geçmekle ilam
zamanaşımına uğramasa bile biriken nafaka alacakları
zamanaşımına uğrar. Mesela 10.10.2006 tarihinde hükmedilen
iştirak ya da yoksulluk nafakasını 10.10.2017 tarihinde
tahsili için icraya koyduğumuzda 10.10.2007 tarihinden
önceki nafakalar zamanaşımına uğramış olur. Ancak ilamın
üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen
ilam geçerliliğini korur.
Nafaka Alacaklarının Ödenmesine
Dair Yasal Kurallar
İcra İflas Kanunu m.344’te nafakaya ilişkin mahkeme
kararlarını yerine getirmeyen nafaka borçlusunun şikayet
üzerine 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırıldığı
düzenlemiştir.
Birikmiş nafaka alacağı dışındaki nafaka alacakları sıra
cetvelinde 1. sırada yer alır.
Genel alacaklarda borçlunun muvafakat etmemesi durumunda
ancak maaşın 1/4’ine haciz konulabilmektedir. Oysa nafaka
alacaklarında aylık nafaka miktarının tamamı için borçlunun
muvafakati aranmadan maaşa haciz konulabilmektedir.
Nafaka alacağı için genel alacaklardan farklı olarak emekli
maaşına haciz konulabilir.
Kanun Koyucu nafakanın tahsili için özel hükümler ihdas
etmiştir. Bu şekilde nafakanın kolay ve en kısa yoldan
tahsilini amaçlamaktadır.
Boşanmada Mal Paylaşımı
Nedir?
Boşanmada mal paylaşımı, evlilik birliğinin mahkeme kararı
ile sona ermesinden sonra, kural olarak evlilik içinde
edinilmiş malların eşit bir şekilde paylaşılması esasına
dayanır. Mal paylaşımı davası, boşanma davası ile birlikte
açılamaz. Mal paylaşımı davasının boşanma davası ile aynı
anda, fakat ayrı bir dava şeklinde açılması halinde;
mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini, mal paylaşımı
davası için bekletici mesele yapar. Yani, öncelikle
anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası görülerek yargılama
neticesinde boşanma kararı verilmelidir. Aile mahkemesinin
boşanma kararı kesinleştikten sonra mal paylaşımı davası
görülmeye başlanır.
Mevcut Medeni Kanun’unun yürürlük tarihi 01.01.2002’dir. Mal
paylaşımı konusunda 01.01.2002 tarihinden önceki dönemin
tabi olduğu hukuki kurallar ile bu tarihten sonraki dönemin
tabi olduğu hukuki kurallar tamamen farklıdır.
Birinci Dönem: 01.01.2002 tarihinden önce satın alınan
mallar kimin üzerine kayıtlıysa mal ona ait sayılır. Çünkü
01.01.2002 tarihinden önce yürürlükte olan Medeni Kanun,
eşler arasında yasal olarak Mal Ayrılığı Rejiminin geçerli
olduğunu kabul etmekteydi.
İkinci Dönem (Şimdiki Dönem): 01.01.2002 tarihinden sonra
yürürlüğe giren mevcut Medeni Kanun ise malların yarı yarıya
paylaşımı esasına dayanan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimini
yasal mal rejimi olarak kabul etmiştir. Yani, eşlerin
evlilik içerisinde elde ettiği mallar kural olarak
(istisnalara aşağıda değineceğiz) yarı yarıya
paylaşılacaktır.
Her iki dönem açısından da temel kural şöyledir: Evlenmeden
önce alınan mallar kimin üzerine kayıtlıysa onun kişisel
malı sayılır ve boşanmada mal paylaşımı hesaplamasına dahil
edilmez.
Özellikle belirtmek gerekir ki, boşanmada mal paylaşımı
davası açılırken mutlaka belirsiz alacak davası olarak
açılmalıdır.
Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?
Anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası sonucunda verilen
boşanma kararı kesinleştikten sonra boşanan taraflar
arasında mal paylaşımı davası görülür. Taraflar mal
paylaşımı davası ile üç talepte bulunabilir:
Katılma Alacağı,
Katkı Payı Alacağı,
Değer Artış Payı Alacağı.
Boşanmada mal paylaşımı, tarafların evlilik birliği içinde
edindiği malların paylaşıması esasına dayanır. Bu nedenle
evlilikten önce elde edilen mallar hiçbir surette mal
paylaşımına dahil edilemez. Evlilik birliği içinde edinilen
malların paylaşımında kural, malların yarı yarıya paylaşımı
ise de bu kuralın paylaşım oranını değiştiren bazı uygulama
esasları vardır. Boşanma sırasında mallar paylaşılırken
anahatlarıyla şöyle bir prosedür işlemeye başlar:
Boşanmada mal paylaşımı yapılırken öncelikle her eş kendi
kişisel mallarını geri alır, yani bu mallar paylaşıma dahil
edilmez. Kişisel mal sayılan bu mallar şunlardır:
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya
bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde
karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı
değerleri,
Eşlerin üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları,
Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına hasredilebilecek
eşyalar,
Yukarıdaki kişisel mallar yerine geçen değerler (Satış,
takas vs. yoluyla kişisel mallar yerine geçen para veya
diğer değerler).
Her eş kendi kişisel mallarını aldıktan sonra evlilik
içerisinde elde edilen “edinilmiş mallar” yarı yarıya
paylaşılır. Evlilik içerisinde elde edilen “edinilmiş
mallar” kanunda şu şekilde tarif edilmiştir:
Çalışmasının karşılığı olan edimler,
Yukarıda saydığımız kişisel malların gelirleri (malın
kendisi değil, geliri hesaba katılır mesela kişisel malın
kira geliri),
SGK veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya
personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin
yaptığı ödemeler,
Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen maddi tazminatlar
(örneğin çalışan eşin iş kazası geçirmesi nedeniyle elde
ettiği maddi tazminat),
Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Eşler, nelerin kişisel mal sayılacağını evlilik içerisinde
sözleşme yaparak kararlaştırabilirler. Eşler, mal rejimi
sözleşmesi yaparak bir eşin mesleğini icra ederken kazandığı
malvarlığı değerlerini veya bir işletmenin faaliyetinden
elde edilen malvarlığı değerleri “kişisel mal” sayılarak
boşanma sırasında paylaşım dışında tutulabilir.
Eşlerden biri herhangi bir malın kişisel mal olduğu
iddiasında ise bu iddiasını ispat etmek mecburiyetindedir.
Çünkü evlilik içerisinde elde edilen malların kural olarak
kişisel mal değil, edinilmiş mal olduğu kabul edilir.
Eşlerden biri evlilik içerisinde elde edilen malın kişisel
mal olduğunu ispat edemezse, o mal edinilmiş mal olarak
paylaşıma dahil edilir.
Bazen kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında bir
denkleştirme hesabı yapılması gerekebilir. Bir eşin kişisel
mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş
mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise,
tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir (MK m.230).
Örneğin, evlilikten önce ev alan bir eş, bu evin satış
parası ve evlilik içinde kazandığı bir miktar parasını bir
araya getirerek yeni bir ev satın alırsa; evlilikten önce
satın alınan ev kişisel mal olarak kabul edildiğinden, somut
olayda kişisel maldan edinilmiş mala bir geçiş olmuştur.
Denkleştirme yapılarak bu geçişin hak kaybına yol açması
engellenir.
Mal paylaşımı esnasında menkul veya gayrimenkul malların
değeri belirlenirken mahkemenin karar tarihine en yakın
değerler dikkate alınır. Paylaşım sonucu malların değerine
işleyecek yasal faiz de mahkemenin karar tarihinden itibaren
işlemeye başlayacaktır.
Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Açma Süresi (Zamanaşımı)
Boşanmada mal paylaşımı davası, belli bir zamanaşımı süresi
geçmeden açılmalıdır. Mal paylaşımı davası, boşanma
kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde
açılmalıdır (Yargıtay HGK - 2013/520 k). Kanunun belirlediği
10 yıllık süre geçtiği takdirde, mal paylaşımı talebinde
bulunmak mümkün değildir.
Uygulamada boşanma davası sonuçlanmadığı halde ayrı bir dava
ile mal paylaşımı talep edilmektedir. Bu halde, mal
paylaşımı davasına bakan mahkeme boşanma davasının
kesinleşmesini beklemekte ve zamanaşımı sorunu bu şekilde
daha kolay bertaraf edilmektedir.
Yurtdışında boşananlar açısından mal paylaşımı davasının
zamanaşımı süresi, ilgili ülkenin kanunlarına göre boşanma
kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.